24.03.2010

artvin bertalılar derneğinin istanbuldaki pikniği-2009


artvin bertalilar derneğinin istanbuldaki pikniği 2009
Yükleyen livaneli0834. -

artvinliler özgür dereler için tarihi berta köprüsünden dünyaya seslendiler

14 Mart Uluslar arası Nehirler Günü’nde Yeşil Artvin Derneği, Derelerin Kardeşliği Platformu, Türkiye Su Meclisi tarafından Organize edilen ve elliyi aşkın kuruluş ve sivil toplum örgütü tarafından desteklenen “Nehirlerimize ve sularımıza sahip çıkalım” konulu basın açıklaması uzun süre konuşulacak bir kalabalıkla Berta Köprüsü üzerinde gerçekleştirildi.
Barajlar nedeniyle sular altında kalacak olan ve Artvin halkı tarafından kurtarılması için çaba gösterilen ve yetkililer tarafından “ Köprüyü bir yere taşımaya gerek yoktur, Baraj kısa bir süre sonra dolar ve sular çekilir, köprü tekrar ortaya çıkar” yanıtı verilen Tarihi Berta Köprüsü üzerinde yapılan basın açıklamasına Artvin’den Rize’ye ve İkizdere’den İspir’e, Arhavi’den Olur’a, Hopa’dan, Yusufeli’e,Şavşat’tan Fıdıklı’ya, Ardanuç’tan Papart’a binlerce suların dostları katıldı.

Düzenleyici ve destekleyici sivil toplum örgütleri adına basın açıklamasını yapan Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Bedrettin Kalın şunları söyledi:
“Sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Geleceğe daha büyük umutlarla bakmamızı sağlayan bu destek ve dayanışma için hepinize selam ve saygılarımızı sunuyoruz.

Su, insan hayatı ve doğa için en önemli unsurdur ve temelde sanılanın aksine sınırlı bir kaynaktır. Bu nedenle günümüzde su kaynaklarının etkin kullanımı ve yönetimi en önemli problemlerden biri olmuştur.
Türkiye, kuraklık ve beraberinde meydana gelecek hastalıklar için en tehlikeli yıl olarak görülen 2025'te, su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında gösterilmektedir.
Öte yandan 20. yy.'ın ikinci yarısından itibaren suyu metalaştıran yaklaşımlar sonucunda, dünya nüfusunun kullandığı suyun yönetiminde çok uluslu özel şirketlerin etkinliği artmaktadır. Bu bağlamda, önümüzdeki çeyrek yüzyılda tatlı su kaynakları üzerindeki uluslararası baskıların artacağı ve suyun tam olarak ticari bir meta haline getirileceği anlaşılmaktadır. Ülkemizin ve bölgemizin akarsuları, temiz su potansiyeli ile küresel ısınma sürecindeki Türkiye ve Dünya su sektörünün ilgi alanındadır.
Hatta su konusunda çıkan ihtilafların giderilmesi için uluslar arası adalet divanı veya hakem kararıyla çözülmesi gibi öneriler dayatılmakta ve su kaynaklarının yönetimi değil paylaşımına dönük bir yaklaşım sergilenmektedir.

Öyle ise, su havzalarının bu baskılardan uzak tutulabilmesi ciddi bir irade gerektirmektedir. Biz ülkemizin, yöremizin bütün yöneticilerinin bu iradeye sahip olduklarını düşünmek istiyor ve buna uygun hareket etmelerini bekliyoruz.
Kabul edilmelidir ki doğa-insan ilişkileri varoluştan beri sorunlu olmuştur. Toprak, su ve ormanların kullanımından kaynaklanan sorunlar, günümüzde artarak devam etmektedir ve artık bu durum ciddi bir küresel sorun haline gelmiştir.
Sulak Gezegen olarak adlandırılan yegâne yaşam alanımız dünyanın, üçte ikisi sularla kaplıdır. Ancak bu suların ne yazık ki sadece % 1'inden azı ancak insanın kullanabileceği sudur. Hal böyle olunca su kıt bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öyleyse bu kıt kaynaklar, insanoğlunun sonsuz taleplerine göre değil, kaynağın miktarına göre yönetilmelidir. Enerji ihtiyacı için uygun olan derelerde elbette bazı enerji yapıları yapılabilmelidir. Ancak bu yapıların tüm bölgeye yayılması, vadi ve akarsu sistemini tümüyle parçalaması, bozması, hatta yok etmeye varan ölçüde olumsuz etkilerde bulunması kabul edilemez bir durumdur ve geleceğimize yapılmış en büyük darbedir.
Hidroelektrik santraller ve barajlar, günümüzde Artvin'in, Karadeniz'in ve ülkemizin doğal sistemleri üzerinde büyük tahribatlar yapmaktadır. Aslında tüm yaşam destek sistemlerini tehdit eder boyutlardaki bu etkiler, doğaldır ki bozulmamış ekosistemlere temellendirilmiş turizmin bugününü ve geleceğini de yok etmektedir.
Mevcut uygulamalar; sadece ekolojik değil sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda da geri dönülemez zararlar verecek düzeydedir.
Öte yandan derelerin mevcut hidrolojik düzeni ortadan kalktığı için dere kenarı bitki örtüsü tahrip olmakta, zaten su azlığı nedeniyle yok olmak üzere olan sucul sistem ve estetik bütünlük daha da olumsuz etkilenmektedir.
HES inşaatları, var olan sistemi bozduğu için yerel üretimi sağlayacak her türlü tarım ve hayvancılığı yapılabilir olmaktan çıkarmakta, gelecek için kullanılabilir tüm potansiyel alanları da tahrip etmektedir. Tarımı ve hayvancılığı olmayan bir kırsal alanın işe yaramayacağı ve insanların da artık buradan göç edeceği açıktır.


Dilemiyoruz ve bilemiyoruz!
Belki istenen de budur. Oysa gelecek için umut bağladığımız eko turizm, yerel halk ve onun üretimi olmadan varlığını oluşturamaz ve sürdüremez.
Bunların ötesinde ÇED Yönetmeliği, Elektrik Piyasası Denetleme Kanunu ile Uygulama Yönetmeliği, orman arazilerinin tahsisine ait yasalar, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun gibi bir dizi yasanın içerdiği kimi düzenlemelerin, doğal ekosistemlerin korunmasını zorlaştıracak hatta olanaksız kılacak hükümler içermesi de dikkatle değerlendirilmesi gereken bir başka konudur.
Türkiye, enerji açığını kapatmak için, ucu açık ve tartışmalı gerekçelerle aceleye getirilen, sınırlamaları net olmayan su tahsislerine konu edilmektedir. Mevcut uygulamalar; sosyal, kültürel, ekolojik değerler ve ulusal çıkarlara geri dönülemez zararlar verecek düzeyde sorunlara neden olmaktadır.
Bugün bu toplantının yapıldığı tarihi Berta Köprüsü'de Deriner Barajının göl havzasında sular altında bırakılmak istenmekte olup, daha onlarca tarihi eser gibi yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Enerji üretiminde kullanılacak kaynakların seçiminde çevresel etki değerlendirmesi her geçen gün daha belirleyici hale gelmektedir. Ancak yapılan HES projelerinde hazırlanan ÇED'ler, sadece ruhsat alınan HES alanı için yapılıp, havzaya etkisi irdelenmemektedir. Mevcut ÇED uygulamaları zaten yeterince duyarlı hazırlanmamakta, özellikle en çok zarar gören akarsu ekosistemi ya hiç ya da çok az irdelenmektedir. Tarafsız, ekosisteme ve topluma duyarlı ÇED hazırlanması kamu adına talebimizdir.
"Su berekettir! sudan elde edilen enerji temiz enerjidir! Dünyanın en temiz, verimli enerjisidir!" şeklinde lanse edilen HES'lerin;yapım aşamasında: akarsuya karışan betonarme ve yan katkı kimyasalları, dere yatağına moloz dökümü ve binlerce beton hafriyat nedeni ile,isletme aşamasında ise; akarsuyun akış dengesinin ortadan kalkması sonucu sucul, yarı sucul organizmalar ve ekosistemlerin yok olması nedeniyle, birer çevre felaketi olduğu görmezlikten gelinmektedir.
Ekosistem bir bütündür ve temiz enerji yok etmeyen, sürdürülebilir olan enerjidir. 50 yıllık kar için, Dünyada biyolojik çeşitlilik bakımından korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olan bölge ekosistemlerini, binlerce yıldır bölgeye bereket sunan akarsu havzalarını, halkı ve tarihi ve kültürel yapıyı yok sayarak elde edilen enerji temiz enerji değildir.
HES yapıları ve iletim hatları için yok edilen yamaçlar ve ormanlar; enerji aktarımı için kurulacak 50 km'ye varan uzunluktaki yüksek gerilim hatlarının insan ve çevreye vereceği zararlar hep göz ardı edilmektedir.
HES yapıları ile alt ve üst havzalardaki ekosistemler birbirinden koparılmaktadır. Oysa havzalar entegre bir sistemdir. Tüm unsurları (insanı, suyu, ormanı, toprağı, hayvanı, bitkisi) ile ele alınması, planlanması, karar verilmesi, korunması ve işletilmesi gereken bir sistemdir.

Özetle, günümüzde artık Entegre Havza Yönetim Planları devreye girmelidir. Entegre Havza Yönetimi Sosyo-ekonomik kalkınma ile koruma arasındaki dengeyi kurar. Koruyarak kullanmanın yollarını geliştirir, üstün kamu yararını gözetir.
Eğer havzalar, bir sistem olduğu unutularak sadece ekonomik gayelerle yönetilirse (yani kullanılırsa), üstün kamu yararı, üstün cüzdan yararı haline dönüştürülür. Kamuya bu yatırımların çevresel yükü kalır.
Sayın Konuklar; biz ülkemiz kalkınmasın demiyoruz. Biz ülkemiz kalkınacaksa doğal kaynakları koruyarak olabileceğini söylüyoruz. Bu amaçla HES projelerinde özetle;
  • ÇED süreci mutlaka adil, tarafsız ve halkı dışlamadan yürütülmelidir.
    • Derelerimiz ve ormanlarımız yok edilmemeli, vadiler pasa döküm alanları değildir ve taş-kaya atılmaları ile tarumar edilmemelidir.
    • Yasal süreci tamamlanmamış projelerin başlamasına asla ve asla izin verilmemelidir. İlgili İl Müdürleri görevlerini korkusuzca yapmalıdır.
    • Enerji ihtiyacımız için, öncelikle en ucuz enerji olarak tasarruf, verimlilik, rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynaklar ve benzeri alternatifler devreye girmelidir.
Özellikle dikkat edilmelidir ki; bizim söylediklerimizin doğruluğu, yargı kararları ile de kanıtlanmıştır. Rize İdare Mahkemesi, son Papart Deresi davalarında ve Karadeniz'deki diğer davalarda, Havza Planlaması olmadığı ve ÇED sürecinin bilimsel yöntemlere uygun yapılmadığı için geri dönülemez zararlar oluşacağı gerekçeleri ile yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Verilen kararlar mahkemenin yerleşik içtihadı haline gelmiştir.
Güzel Ülkemizin güzel insanları! Suyuna, toprağına sahip çıkmak, vatana sahip çıkmaktır. Buraya gelerek gösterdiğiniz soylu davranış yarınlarımız için umut olmuş, hepimize güç vermiştir.
Bu nedenle hepinize teşekkürlerimizi ve saygılarımızı sunuyor, mücadelemizde hepinize başarılar diliyoruz. Başarılarımızı kutladığımız şenliklerde buluşmak dileğiyle şimdilik hoşça kalın.
Basın açıklamasını takiben bütün katılımcılar tarihi Berta köprüsü üzerine çıkarak Yeşil Artvin Derneği Başkanı Neşe Karahan ve yıllardır Yeşil Artvin Derneğinde çalışmalar sürdüren Yeşil Artvin Derneği eski Başkanı ve Kılıçkaya Belediye Başkanı Erdoğan Gazihan’la beraber üzerinde “Bırakın akayım özgürlüğüme dokunmayın” yazılı siyah çelengi köprüden nehre bıraktılar. Basın açıklaması horonlarla son buldu.


Basın Açıklamasını düzenleyen ve katkıda bulunan kuruluşlar.
Yeşil Artvin Derneği
Türkiye Su Meclisi
Derelerin Kardeşliği Platformu

Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Ankara)
Ardanuç Su Meclisi
Ardanuç Esnaf Kefalet Kooperatifi
Güleş Köyü Muhtarı ve sakinleri
Artvin S.S. 1 Nolu Motorlu Taşıyıcılar Koop
Fındıklı Dereleri Koruma Platformu
Peynirli Köyü Muhtarlığı ve sakinleri
Hopa Bir Yaşam Kültür ve Ekoloji Derneği
Serdarlı Bağbaşı Pehlivanlı Derneği
TORTUM-Dikmen Vadisi Halkı
Yusufeli Kültür Derneği
Türkiye Değişim Hareketi Artvin İl Başkanlığı
Çamlıkaya'yı Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği Olur
Bursa Su Platformu
Ardanuç Esnaf Sanatkarlar Odası
Erenler Köyü Dayanışma Derneği
Altıparmak Köyü Doğayı ve Kültür Varlıklarım Koruma Derneği
Kılıçkaya Kültür Turizm ve Kalkındırma Derneği
Kılıçkaya Belediyesi
Artvin Ziraat Odası
Artvin Barosu
Artvin İl Genel Meclis Üyesi Dinçer Keser
Meydancık Papart Dereleri Platformu
Ardanuç Merkez Muhtarılığı
Irmaklar Bölgesi Doğal Kaynaklan Koruma Derneği
Kutlu Köyü Muhtarı ve sakinleri
Ardanuç Şoförler ve Otomobilciler Odası .
TEMA Vakfı Artvin Temsilciliği
ADD Artvin Şubes,
DİSK Artvin Şubesi
ArtvinEsnaf Sanatkarlar Odası
Artvin Ticaret Odası Başkanı
CUMOK Artvin İl TemsilcisiTDH İlçe Bşk.
Artvin Esnaf Sanatkarlar
Ferhatlı Köyü Muhtarı ve sakinleri
Bulanık Köyü Muhtarı ve sakinleri
Bulanık Köyü kalkındırma ve dayanışma Derneği
Sarı Budak (Melo) Köyü Muhtarı ve Sakinleri
Mısırlı Mahallesi Muhtarı ve Mısırlı Mah. sakinleri
Çoruh Vadisi Ardanuç Derneği
Şavşat Derelerin Kardeşliği Platformu
Ardanuç Muhtarlar Derneği
Artvin Zihinsel Özürlüler Derneği
Mimarlar Odası Artvin Temsilciliği
Ardanuç Kültür Turizm Derneği
Artvin 78 liler Derneği
Artvin İli Damızlık Sığır Yetiştiriciler Birliği
Eğitim Sen Ardanuç Temsilciliği
İstanbul STK May-Der
Artvin İş Adamları Derneği
DemirKöy ( Nizgivan) Köylüleri
Makine Mühendisleri Odası
Eğitim- Sen Artvin Şubesi
Artvin Şoförler Cemiyeti başkanı Ahmet Alpaslan başkan yardımcıları
Oruçlu Köy Muhtarlığı
Artvin Belediye Başkanlığı
Ardanuç Belediye Başkanlığı
Şavşat Belediye Başkanlığı
Artvin Ticaret ve sanayi Odası
Meydancık Belediye Başkanlığı
Artvin Motosiklet Kulübü
Ankara'da Kurulu bulunan 15 Artvin Derneği ve İki Artvin Vakfı
Artvin Çoruh Üniversitesi öğrenci Konseyi
Artvin Halk Evleri Şubesi
OR- KOP
CHP, DYP, MHP, ÖDP, Artvin İl ve İlçe Örgütleri

14.03.2010

Artvin'in Düşman İşgalinden Kurtuluşu törenleri

Valilik önündeki Atatürk Anıtı'na çelenk sunulması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Vali Mustafa Yemlihalıoğlu, Garnizon Komutanı Jandarma Albay Mustafa Erdem, Belediye Başkanı Emin Özgün Valilikte tebrikleri kabul ettiler.
7 mart artvin kurtuluş kutlamaları
Ziyaretlerin ardından Hükümet Konağı önünde düzenlenen törende, Vali Yemlihalıoğlu, İl Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Mustafa Erdem ve Belediye Başkanı Özgün vatandaşların kurtuluş gününü kutladı. Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün, törende yaptığı konuşmasında, bu tür kutlama günlerinin insanlar arasında dostluk, birlik ve kardeşlik gibi değerlerin ön plana çıkarıldığı günler olduğunu belirterek, şunları söyledi :” Artvin’de doğmanın, Artvinli olmanın her zaman bir ayrıcalık olduğunu düşünürüz. Bu olgunun gerçekçi bir olduğunu bugüne kadar hep kanıtlamışızdır. Çağdaş Türkiye’nin gelişiminde önemli taşları olan Artvinliler, geçmişten gelen birikimleri ile insan sevgisiyle Atatürk ilkelerine olan bağlılığı ile genç Türkiye Cumhuriyetini gelecek kuşaklara taşımışlardır. Türk geçmişinde bağnazlığı ve kardeş kavgasını tanımayan Artvinlinin olağanüstü birlikteliği bu çağdaş Atatürkçü yolda Türkiye’nin gelişimine damgasını vurmuştur, vurmaya devam edecektir. Ve Artvinli Atatürkçü ve Cumhuriyetçi ruhu ile ilimizin kurtuluşunun 89. yılını kutlarken bu topraklar için hayatlarını veren şehitlerimizi dün olduğu gibi bugünde bu günde şükranla, rahmetle anmaktayız. Nice 7 Mart kutlamalarını birlik, beraberlik ve hoşgörü içerisinde geçmesi dileğiyle yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın Türk milleti” diye konuştu.

Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşan Jandarma Binbaşı Erap Demirhan ise: Artvin’in kurtarılışında verilen tarihi mücadeleyi anlatarak şunları kaydetti.”Tarihte 93 harbi olarak bilinen 1877–1878 Osmanlı Rus savaşı, Artvin ve çevresi için çok korkunç sonuçlar doğdurmuştur. Batum üzerinden, Artvin istikametinde devam eden Rus saldırıları sırasında Artvin ve çevresinde yaşayan halk canları pahasına silahlanarak Çarlık Rusya’sı ordularına karşı şerefli mücadeleler vermişlerdir.

Ancak savaş sonucunda Artvin’i ele geçirememişlerdir. 13 Temmuz 1873 de imzalanan Berlin anlaşması ile Artvin savaş tazminatı olarak Rusya’ya verilmiştir. Artvin halkı için 1918 Birest-Litovsk anlaşması ile geri verildiği güne kadar geçen ve halkın “Kara Günler” dediği 40 yılık esaret dönemi başlamıştır.1914 yılı Haziran ayında 1. Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı devleti Almanya’nın müttefiki olarak savaşa katılmıştır. Bu sırada Çarlık Rusya’sı orduları, sınırlarımızı aşarak saldırıya geçmiştir. 1914 Kasımında Yüzbaşı İsmail Hakkı bey komutasındaki Melo sınır taburu Artvin ve çevresindeki birliklerini bozguna uğratmış ve bunun üzerine Ruslar Artvin’i terk etmek zorunda kalmışlardı. Böylece Artvin 2 Kasım 1914 de geçici bir süre için kurtulmuştur. 4 ay kadar süren bu dönemden sonra Ruslar Artvin’i yeniden denetimleri altına almışlardır. Ancak 1. Dünya savaşı sonunda çıkan Bolşevik ihtilali sonucunda Ruslar savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. Artvin ve çevresinde bulunan Rus işgal güçleri de bu bölgeyi terk etmişler fakat Artvin ve çevresinde Ermeniler katliamlarını sürdürmüşlerdir. Bu sırada Osmanlı devleti ile Rusya arasında Polonya’nın Birest-Litovsk şehrinde iki buçuk ay süren görüşmelerden sonra halkoyuna başvurulmuş. Ve halkın yüzde 99’undan fazlasının anavatana kavuşma isteği ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Osmanlı ordusu 1918 yılı Mart ayında Artvin’e girmiş ve 40 yıllık esaret sona ermiştir. Ne yazık ki bu sevinçte kısa sürmüş, 1. Dünya savaşında imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı ordusunun 1914’den önceki sınırları gerisine çekilmesi gerektiğinden Artvin ve çevresi boşaltılmış ve İngilizler tarafından işgal edilmiştir. İngiliz işgali 1920 yılının Nisan ayına kadar sürmüştür. İngilizler çekilirken şehri Gürcistan’a bırakmışlardır. Artvin’in yeniden kazanılması TBMM hükümetinin askeri ve diplomatik başarılarının sonucunda mümkün olmuştur. Kazım Karabekir komutasında 15. kolordunun yeni Türkiye’nin ilk askeri zaferini Kars’ı kurtararak gerçekleştirilmesinden sonra Türk hükümeti 22 Şubat 1921’de Gürcistan Cumhuriyetine ultimaton vermiştir. 23 Şubat 1921’de verilen cevapta Artvin’in terk edileceği, Gürcistan tarafından resmen açıklanmıştır. 7 Mart 1921 de Artvin kesin olarak Türkiye topraklarına katılmıştır. Kazanılan askeri başarılar, Gürcistan’ın Artvin’i terk etmesinin en önemli nedenidir.” Törende, kurtuluş etkinlikleri kapsamında düzenlenen çeşitli yarışmalarda dereceye giren öğrencilere madalyaları verildi.

Törene havanın yağışlı olmasından dolayı ilgi fazla olmazken Borçka halk eğitim merkezi ve akşam sanat okulu müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen halk oyunu gösterileri halkın ilgisini çekti.

Ardından ise tören geçişin ardından program sona erdi.

Artvin Dailymotion Video

>